Rehber Anne Baba Olmak
Çocuğumuzu anlamak için gelin empati yapalım. İçimizdeki çocuğa soralım kendimiz için ne yaptık? Hayallerimizi ne kadar gerçekleştirdik? Potansiyelimizin ne kadarını yaşama aktarabildik?
Bir de Amerikalı psikolog Maslow’un İhtiyaçlar hiyerarşisi ile ilgili teorisini (1943) hatırlayalım.
1-Fizyolojik ihtiyaçlar: Yeme,içme barınma,üreme vb.
2-Güvenlik ihtiyaçları: Kendini güven içinde tehlikeden uzak hissetmek.
3-Ait olma ve sevgi ihtiyaçları: Başkaları ile ilişki kurmak ,kabul edilmek,kabul görmek.
4-Değer ihtiyaçları: Prestij,başarı,yeterli olmak ve başkalarınca benimsenip tanınmak.
5-Kendini gerçekleştirme ihtiyaçları: Kişinin amacını gerçekleştirmesi ve potansiyelini ortaya çıkarması, kişisel tatmin,kişisel başarı, bilimsel buluşlar.
Maslow’un ihtiyaçlar piramidinin en üstünde kendini gerçekleştirmek vardır. Kanımca entellektüel ihtiyaçların gündeme gelmesinde temel ihtiyaçların ne oranda karşılanması gerektiği kültürlere göre ve kişinin yaşam standartlarına göre değişebilir.Koçluk eğitimi alırken ilk öğrendiğimiz ön kabul insanın mükemmelliği idi.İnsan güçlü isteklerinin potansiyellerine de sahipti.Pozitif psikolojiden beslenen yaşam koçluğu öze yönlendirerek Sokrates’in bilgiyi doğurtma yöntemi ile kişiyi hard diskinde kayıtlı olan cevaplara ulaştırıyordu.
Bu anlamda olumlu olumsuz tüm yaşam deneyiminin nihai amacı kendini gerçekleştirmek ya da potansiyellerimizle yaşam amaçlarımızı buluşturmaktır diyebiliriz. Bu olmadığında her şeye sahip olsak da kendimizi tam ve tamam hissedemeyiz.
Çocuklarımıza dönerek ne tür bir rehberlik sunduğumuza bakalım. Onlara potansiyellerini fark ettirip kendilerini gerçekleştirme yollarını mı açıyoruz yoksa kendi karşılanmamış ihtiyaçlarımızın beklentilerini yansıtarak onları sınırlandırıyor muyuz? Gerektiğinde uzman desteği alıyor muyuz?
Koçluk destekleri ile çocuğumuz yaşamının sorumluluğunu aldığında, kendini sevmeyi, duygusal dengeyi sağlamayı, kendine güvenmeyi öğrendiğinde onların tahtını da bahtını da yapmış olmuyor muyuz?
Yazımı çok beğendiğim Lübnan’lı düşünür Halil Cibran’ın dizeleri ile bitirmek istiyorum.
“ Sizin diye bildiğiniz evlatlar gerçekte sizlerin değildirler.
Onlar kendilerini özleyen hayatın oğulları ve kızlarıdırlar.
Sizler aracılığı ile dünyaya gelmişlerdir.
Onlara sevginizi verebilirsiniz ama düşüncelerinizi asla.
Çünkü onların kendi düşünceleri vardır.
Onların vücutlarını evinizde barındırabilirsiniz ama canlarını asla.
Çünkü onların canları geleceğin sarayında oturur.
Ve sizler düşlerinizde bile orayı ziyaret edemezsiniz.
Kendinizi onlara benzetmeye çalışabilirsiniz ama onları kendinize benzetmeye kalkışmayın hiç.
Çünkü hayat ne geriye gider ne de geçmişle ilgilenir.
Sizler evlatların birer canlı ok gibi fırlatıldıkları yaylarsınız.
Yayı geren (yaradan) sonsuza açılan yolda kendine bir hedef edinmiştir.
Ve oklarını en uzağa eriştirebilmek için kendi gücüyle sizleri gerer.
Yayı gerenin elinde seve seve bükülün.
Çünkü oku atan o güç uzaklaşan okları sevdiği kadar elindeki sağlam yayı da sever.”
Sevgiyle kalın.