Öğrenilmiş Çaresizlikten Öğrenilmiş Yeterliliğe
Tüm normal bireyler yetenek ve zeka düzeyi bakımından her şeyi yapabilecek kapasite ile donanmış durumdadırlar.
Aileler çocukların bilinçaltına; onları koruma adına onların problemlerini onlar adına çözüp onlar adına seçimler yaparak ya da otoriter davranarak çocuğa kendi başına yapamazsın, başaramazsın, anlayamazsın şeklinde mesaj vererek bilmeden dolaylı olarak acizliği öğretiyorlar. Böylece çocuklarının adım atamayan, kendine güvenemeyen bağımlı kimlikler geliştirmelerine neden oluyorlar.
Ailede, okulda, iş yerinde, arkadaşlar arasında direkt olarak daima yapamayacağını, beceremeyeceğini, anlayamayacağını duyan kişi kendisinin beceriksiz, aciz biri olduğuna karar veriyor ve bu şekilde yaşıyor.
Yetenekli olduğu halde, doğuştan getirdiğimiz mükemmel kapasiteye rağmen bu yeteneksizlik kalıbının kabulüne psikolojide “öğrenilmiş çaresizlik” deniyor.
Çaresizliği öğrenen birey, kendi düşüncelerine yabancılaşarak “ben anlamam anne-babam, öğretmenim, yöneticim, politikacım, liderim anlar modunda yaşayan bireye dönüşerek katılımcı olma özelliği iyice güdükleşiyor.
Çevrenin vurgusu olmasa da yetişkinler çocuklukta edindikleri acizlik kabulünü kendi içlerinde taşırlar ve ailelerini ya da personelini yönetirlerken acizliklerini kapatmak için problemleri çözmede şiddet kullanma eğiliminde olurlar ve çatışma kültürünü beslerler. Bu anlamda şiddet güç değil acizlik göstergesidir diyebiliriz.
Görüyoruz ki uzlaşım kültürü ve barış tohumları önce aile sonra okul ve iş yerlerinde bireylere pozitif yeterlilik içeren iletişim yöntemleri ile atılıyor. Yetersizlik içeren iletişim yöntemleri ise silik ya da zalim bir kişilik gelişimine sebep olabiliyor.Bunun için şirketler çalışanlarına katılımcılık ve takım ruhu kazandırmak, verimliliği artırmak için kişisel gelişim seminerleri düzenlemekteler.
Bireyler küçük yaşlarda çaresizliği öğrenmiş olsalar da bireylerin kısıtlayıcı olumsuz inançlarından kurtulmaları, yaşamlarının sorumluluklarını alıp hayatın izleyicisi değil katılımcısı olmaları artık mümkün. Acizliği öğrenebiliyorsak unutabiliriz de. Yeteneklerimizi hatırlayarak, yeni yetenekler öğrenerek öğrenilmiş yetenek sürecine dönüştürebiliriz de…
EFT ile zihni yeniden programlamak, yaşam koçluğunun farkındalık yaratan soruları ile öğrenilmiş acizliği öğrenilmiş yeteneklere, hatırlanmış potansiyellere dönüştürmek mümkün.
Debbie Ford’un dediği gibi “Doğru sorularla doğru bir pusulaya sahip olursunuz.Yaşamınızın hangi yönde ilerlediğini açıkça görürsünüz.”
Mutlu, uyumlu, doyumlu ve katılımcısı olacağınız bir yaşam diliyorum.