Mutluluk
“Daha iyi hayat şartlarım olsa neler yapardım?” sorusunu Yaşam koçu olarak insanlara yaşamlarının sorumluluğunu alarak; “Sahip olduğum şartlarla neleri daha iyi yapardım?” şekline dönüştürmesini öneriyorum. Görüldüğü gibi birinci sorunun cevapları hayal ve mazeret üretimine, ikinci sorunun cevapları çözüm, başarı, mutluluk üretimine yarayacaktır.
Çevremizde gözleri gülen mutlu insanlar o kadar azaldı ki. Herkeste bir yakınma almış başını gidiyor. İnsanlar mutsuzluk ve başarısızlıklarını koşullara ve başka insanlara yükledikçe mutsuzluk ve başarısızlıklar büyüyor.
Anne-babamızı suçlayarak, kurban kimliğine bürünerek, kendimize acındırarak elde ettiğimiz geçici ilgi ile sürdürülebilir bir mutluluk yaratamayız. Atalarımızın dediği gibi “Elden gelen öğün olmaz. Olsa da karın doymaz.” Misali mutluluğumuzun seyrini dışımızdaki kişi ve koşullara bıraktıkça hayal kırıklıklarına bağlı olarak mutsuzluk, başarısızlık ve hastalıkları çoğaltıyoruz hayatımızda. Çünkü ancak kendimize kefil olabilir ancak kendimizi değiştirebiliriz. Başkası kendi isterse değişir. Değişim baskısı ile değişMİŞ…gibi görünür az sonra aslına döner. Dünyamız biz değişirsek, bakış açılarımızı ve tutumlarımızı değiştirirsek değişiyor.
Deneyimlerimizden aldığımız dersleri hatırlayarak, içimizdeki çocuğun ezik ve çiziklerini kendi sevgi silgimizle silmeye başlayabiliriz. Mutsuzluğumuza neden olan yarım kalmış duyguların tamamlanmak üzere, geçmişten şimdiye gelmesine ve bedenimizden akıp gitmesine izin vermeliyiz. Zorlandığımızda EFT desteği alabiliriz travmalarımızın olumsuz duygularından özgürleşebiliriz.
Özgüven ve özsaygı için kendi kendimize yeterli olup, kendi kanatlarımızla uçabilmeliyiz. Kendimizi kendi içimizde tam ve tamam hissettiğimizde mutluluğu kendi içimizde üretmeye hazırız demektir.
Sevdiklerimizin bizi mutlu etmesini beklemek yerine, mutluluğu kendi içimizde üretip sevdiklerimizle paylaşmalıyız.
Kendi kendimize yeterli olma ihtiyacına rağmen adım atmazsak, muhtaç duruma düşeriz. Sevgi dilencisine döner, birinin bizi mutlu etmesini bekler dururuz.
Ailemizde, evliliğimizde ya da işimizde simbiyotik bir ilişki varsa yani kendimizi diğerine yaslanarak var ediyorsak sürdürülebilir mutluluk ve başarı bekleyemeyiz. Yaslanmalı ilişkilerde başarı ve mutluluğun seyri dışarının keyfiyetine bırakılmıştır çünkü ve bize bir şeylerin karşılığında koşullu gelecektir.
Bu bağlamda çocuklarının modern köleler olmasını istemeyen ailelerin en önemli görevi kendine yeterli, mutluluğu kendi içinde üretebilecek kişisel gelişime ulaşmış, ekonomik bağımsızlığı olan kızlar ve erkekler yetiştirmek onların yaşam koçu olmaktır.
Ancak o zaman; aslı ortaya çıkınca MIŞ… gibi görünmenin ve yaslanma(diğeri ile var olma) beklentisine uygun karşılık bulamamanın yarattığı hayal kırıklığı ve mutsuzluğun neden olduğu boşanmaların oranında büyük bir düşüş olacaktır.
Bitimsiz mutluluk dileklerimle.
Canan Nehbit