İlişkiler Koçluğu: Çanlar Kimin İçin Çalıyor?
Her ilişki tutku ve heyecanla başlar. Çiçekler, hediyeler, romantik dakikalar, kendine ve karşısındakine özen göstermelerle devam eder.
İnsanların çoğu sevdiği tarafından beğenilme arzusu ve sevdiğini kaybetme korkusu yüzünden öz imajından ayrılıp karşı tarafın beklentisine göre hareket etmeyi seçebilir.
Birlikte yaşanmaya başlanıp çoluk çocuğa da karışıldıktan sonra eşi kaybetme korkusunun azalması ile kişiler öz imajlarına dönüş yaparlar. Hayatı kendi tarzına göre yaşayıp sevgilerini de kendi özgünlükleri ile göstermeye başlarlar.
Taraflar eşlerinin, sevgilerini onların istedikleri biçimde göstermeyişlerini ilişkide tehlike çanlarının sesleri olarak algılayabilir.
Duyguların sözlü ifadelerinin azalmış olması sevginin bittiği anlamına gelir mi?
Yeme alışkanlıklarımız nasıl farklı farklı ise sevgimizi gösterme biçimimiz de farklı farklıdır. Farklı olmak kötü olmak demek değildir.
Eşiniz, sıkıntılarınızı azaltmak, sizi rahatlatmak için emek veriyorsa, kendinizi güvende hissettiriyor, davranışları ile size değer verdiğini gösteriyorsa, bunun için zaman ve enerji harcıyorsa yaşam koçu olarak sevgi bitmemiştir diyebilirim. Diğer bütün sorunlar koçluk desteği, doğru iletişim ve empati ile çözülebilir.
Gerçek sevgi eylem destekli sevgidir.
Unutmayın sizi sevgi sözcüklerine boğan ama eyleme dönüştürmeyen kişinin bir çıkar hesabı vardır. Yoksa siz “Bana güzel bir şey söyle varsın yalan olsun”diyenlerden misiniz?
İnanıyorum ki hayatın her alanında ve ilişkilerinizde de Mevlana’nın dediği gibi olduğunuz gibi görünmeyi ya da göründüğünüz gibi olmayı başarırsanız hayatı yaşama tarzınız hep aynı olacağından hayatı paylaştığınız insanların sizinle ilgili acabaları olmayacaktır.
Uzun soluklu ilşki arayanlara su gibi şeffaf, yaşamında kendini gerçekleştirmeyi seçmiş sahici eşler dilerken yazımı, kafası karışmış çiftlere netlik kazandıracağını ümit ettiğim bir alıntı öykü ile bitiriyorum.Yalnız bu öyküde adam sahici fakat kadına cicim aylarında iyi gelen bu özellikler kadının beklentileri değişince kusur haline geliyor. Ama sevginin nasıl bir ilaç olduğunu hikayeden öğrenelim. Kıssadan hisse alalım.
“Kocam bir mühendisti. Onunla sakin tabiatını sevdiğim için evlenmiştim. Bu sakin adamın göğsüne başımı koymak içimi nasıl da ısıtırdı.
Gel gör ki iki yıl nişanlılık ve beş yıl evlilikten sonra bu sakinlik beni yormaya başlamıştı. Eşimin -bir zamanlar çok sevdiğim- bu özelliği artık beni huzursuz ediyordu.
İş ilişkiye gelince oldukça içli, hatta aşırı hassas bir kadınım. Romantik anlara, küçük bir çocuğun şekere düşkünlüğü gibi can atıyorum. Oysa kocamın sakinliği, başka bir deyişle vurdum duymazlığı, evliliğimize romantizm katmaması beni aşktan almış, uzaklaştırmıştı.
Sonunda kararımı ona da açıkladım: boşanmak istiyordum.
Şaşkınlıktan gözleri açılarak ‘Niye?’ diye sordu.
‘Gerçekten belli bir sebebi yok’ dedim, ‘Sadece yoruldum.’
Bütün gece ağzını bıçak açmadı. Düşünüyordu. Bu hâli ise hayal kırıklığımı daha da artırmaktan başka bir işe yaramıyordu. İşte, sıkıntısını dışarı vurmaktan bile aciz bir adamla evliydim. Ondan ne bekleyebilirdim ki!
Sordu: ‘Seni caydırmak için ne yapabilirim?’
Demek ki söyledikleri doğruydu, insanların mizacı asla değiştirilemiyordu. Son inanç kırıntılarım da kaybolmuştu.
‘İşte mesele tam da bu’ dedim. ‘Sorunun cevabını kendin bulup kalbimi ikna edebilirsen kararımdan vazgeçebilirim.’
‘Diyelim dağın tepesinde bir uçurum kenarında bir çiçek var. O çiçeği benim için koparmak, düşüp vücudunun bütün kemiklerinin kırılmasına, hatta ölümüne neden olacak. Bunu benim için yapar mısın?’
Yüzümü dikkatle inceledi ve ‘Sana bunun cevabını yarın vereceğim’ dedi.
Bu cevapla son ümidim de yok olmuştu.
Ertesi sabah uyandığımda evde yoktu. Boş bir süt şişesini mutfak masasının üzerine koymuş, altına da bir not bırakmıştı.
‘Sevgilim’ diye başlıyordu,
‘O çiçeği senin için koparmazdım’ Kalbim yine kırılmıştı. Okumaya devam ettim.
‘Çünkü her zaman yaptığın gibi bilgisayarın altını üstüne getirip çökerttikten sonra monitörün önünde ağladığında, onu tekrar düzeltebilmem için ellerime ihtiyacım var.’
‘Anahtarları her zaman evde unuttuğunu bildiğimden, senden önce eve varabilmem için koşmam gerektiğinden bacaklarıma ihtiyacım var.’
‘Arabayı kullanmayı çok sevdiğin halde şehirde hep yolu kaybettiğinden, yolu gösterebilmem için gözlerime ihtiyacım var.’
‘Sadık arkadaşının her ayki ziyaretinde sebep olduğu, karnındaki krampları rahatlatabilmem için avuçlarıma ihtiyacım var.’
‘Evde oturmayı sevdiğinden, içe kapanıklığını dağıtmak, can sıkıntını hafifletmek üzere sana şakalar yapabilmem, hikâyeler anlatabilmem için ağzıma ihtiyacım var.’
‘Sabahtan akşama kadar bilgisayara bakmaktan gözlerinin bozulması kaçınılmaz olduğundan, yaşlandığımızda tırnaklarını kesebilmem, saçlarında -görülmesini istemediğin- beyaz telleri ayıklayabilmem, merdivenlerden aşağı inerken elini tutabilmem, çiçeklerin renginin gençliğinde senin yüzünün rengi gibi olduğunu söyleyebilmem için gözlerime ihtiyacım var.’
‘Ama seni benden daha fazla seven biri varsa, evet o uçuruma gidip, o çiçeği senin için koparırım bir tanem.’
Baktım, mektuptaki yazının mürekkepleri yer yer dağılıyordu.
Göz yaşlarım mektuba düşüyordu.
‘Mektubu okuduysan ve kalbin ikna olduysa lütfen kapıyı aç canım. Çok sevdiğin susamlı ekmek ve taze sütle kapıda bekliyorum.’
Koşarak kapıyı açtım. Endişeli bir yüzle ve ellerinde sıkıca tuttuğu susamlı ekmek ve sütle kapının önündeydi.
Artık çok iyi biliyordum: beni ondan daha çok kimse sevemezdi. O çiçeği uçurumun kenarında bırakmaya karar verdim.”
Korku ve kuşkuların olmadığı sahici ve şeffaf ilişkiler diliyorum hepinize…
Sevgiyle kalın.